Kifoz
Kifoz
İnsan omurgasına arkadan bakıldığı zaman omurların birbiri üzerine diziliminden oluşan ve kafa ile leğen kemiğinin(pelvis) tam ortasından geçen bir izdüşümü olan düz bir kolon şeklinde olduğunu görürüz. İnsan omurgasına yandan bakıldığında ise omurların birbirleri ile açı oluşturduğu fizyolojik bir takım eğrilikler olduğunu görürüz. Boyun ve bel bölgesindeki çukur eğriliğe “lordoz”, sırt-göğüs bölgesindeki kambur eğriliğe ise “kifoz” adı verilmektedir.


Sırt-göğüs”torakal” bölgesindeki kifozun şekli insandan insana çok geniş bir farklılık gösterebilmektedir. Bu nedenledir ki, insanlardaki torakal bölge kifozu incelendiğinde kişiye rahatsızlık vermeyen ama şekilsel olarak farklılıkları görülebilen görüntüler ortaya çıkmaktadır. Bu kamburluğun fizyolojik olarak kabul edilen ölçüsel bir sınırı vardır. İnsanın rahat ayakta durduğu pozisyonda çekilen yan radyografisinde yapılacak bir açı ölçümünde, bu sınır 20 derece ile 40 derece arasında değişmektedir. Yani 20 derece kifozu olan bir insanın da 40 derece kifozu olan bir insanın da sırt kamburluğu normal sınırlar içinde kabul edilir.
Postüral(kötü duruşa bağlı) kifoz en sık rastalanan kamburluk sebebidir. Kişi duruş bozukluğuna bağlı olarak sırt bölgesi kamburluğunu arttırmaktadır. Özellikle aileler büyümekte olan çocuklarında böyle bir durumu fark ederlerse, ayakta iken dik durmasını istediklerinde kamburluk düzelmekte ise postüral kifoz olduğunu düşünebilirler. Ancak ayakta dik durma sırasında omuzlara yakın yerde bir miktar düzelme oluyor ve bel bölgesine yakın kısımda kamburlukta belirgin düzelme olmuyor ise mutlaka uzman doktora başvurmaları gerekmektedir.
Postürel kifozun en önemli sebepleri kötü pozisyonda oturma ve omurgaya destek kas kuvvetinde zayıflıktır. Günümüz çocuklar ve genç yetişkinler vakitlerinin büyük çoğunluğunu okul-dersane-bilgisayar üçgeninde geçirmektedir. Hareket etmelerini sağlayan oyunlar veya sportif aktivitelerden maalesef uzak kalmaktadırlar. Bu yaşam tarzı hem vakitlerinin büyük çoğunluğunu kötü oturuş pozisyonunda geçirmelerine neden olmakta hem de spor yap(a)madıkları için kötü fizik kondisyona sahip olmalarına neden olmaktadır.
Genel olarak suçlanan bir diğer unsur olan ağır okul çantalarının da bu olayın gerçek sorumlusu olmadığını hatırlatmak isteriz. Ancak ağır okul çantaları omurga sağlığı için uygun değildir. Çocukluk döneminde bel ve sırt ağrısına ve daha ileri yaşlarda yine bel ağrısı ve bel fıtığı gibi durumların gelişmesine zemin hazırlar.
Postüral kamburluğu düzeltebilmek için farkında olan bilinçli ailelerin en çok başvurdukları yöntem sürekli olarak çocuklarını dik dur diye uyarmaktır. Çocuk çoğu zaman uyarılınca dik durmakta ve akabinde tekrar kambur pozisyonuna dönmektedir. Genel de ifade edilen ise kamburluğun bu yolla düzeltilemediğidir. Özellikle böyle durumlarda bilinçli anne-babalar çocuklarını uzman doktorlara getirerek araştırmak isteğinde olmaktadırlar.
Postürel kamburluğu düzeltebilmek için en başta sebeplerini yok etmek gerekir. Çocukları ve genç yetişkinleri okul-dersane-bilgisayar üçgeninden alıkoymamız imkansızdır. Ancak alınacak tedbirler ile kamburluğa neden olan etkenler azaltılabilir veya vücudun ve kasların güçlendirilmesi sağlanabilir. Öncelikle oturma alışkanlıklarından başlamak gerekir. Çocukların çalışma masaları ve sandalyelerinin uygun konum, açı, yükseklikte olmasını sağlamak ve bel desteği ile dik oturmaya teşvik etmek gerekmektedir, yine monitor göz hizasında olmalı ve klavye-mouse ulaşılabilirliği uygun pozisyonlara ayarlamak doğru olacaktır. Bu ayarlamalar ile çocuklarımızın omurgalarını fizyolojik sınırlarda tutabilecekleri ideal pozisyona alışmalarını sağlayabiliriz. Masa başında geçirilen vakti sınırlandırmak veya uzun süreli değil de bölümler halinde masa başında vakit geçirmesini sağlamakta düşünülmesi gereken tedbirler arasındadır. Bir diğer önemli konu da spora vakit ayırmaları konusunda ikna ve motive etmektir. Spor fizik kondisyonu, omurgayı dik tutan kasların kuvvetini ve dayanıklılığını arttırarak postürel kamburluğun önlenmesine yardımcı olacaktır. Bunun en iyi ispatı çocuğunuzun kamburluk şikayetinden sportif açıdan daha aktif olduğu yaz aylarında daha az şikayetçi olmanızdır. Ne kadar spor yapmalıdır? sorusuna cevap olarak imkanların elverdiği ve kişinin isteklerinin köreltmeyecek kadar diye cevap verilebilir. Yüzme, pilates, yürüyüş önerilebilecek aktiviteler arasındadır.
Daha çok genç erişkinlerde görülen rijid(sert-bükülmeyen-düzelmeyen) kifoz şekli olan “Scheuerman kifozu” genelde sırtın alt kısmı ile belin üst kısmını kapsamaktadır. Ancak daha geniş bir alanı da etkileyebilmektedir.
Erkeklerde ve 13-16 yaş arası sıklığında artış gözlenmektedir. Omurlardaki yapısal zayıflık nedeniyle omurların ön kısmı yüklenmelere karşı dayanıksız hal alarak kamalaşmakta ve kifoz miltarında artışa neden olmaktadır.

Korse kullanımın etkinliği açısından adolesan döneminde 55 derecelik torakal kifoza ya da 40 derecelik torakolomber kifoza sahip hastaların kemik olgunlaşması(matüritesi) tamamlanıncaya kadar korse kullanması ve fizik tedavi programına alınması etkili olabilmektedir. Korse kullanımı günde 20 saatin üstünde ve en az 18 ay olmalıdır. Kifozun düzeldiği dönemde korse kullanımı günde 12-14 saatte indirilebilir. Kullanılacak korse tipi torakolumbosakral(TLSO) tip olmalıdır.
Scheuerman kifozu saptanan hastalarda nörolojik muayenede kayıp bulunması mutlaka cerrahi tedaviyi gerektirmektedir. Hızlı ilerleyen eğrilikler, cerrahi dışı yöntemlerle geçmeyen ağrı, torakalde 80 derecenin üstündeki kifoz eğrilikleri, toraklomber bölgede 65 derecenin üstündeki eğrilikler cerrahi tedavi uygulanması açısından göreceli sebebler olmaktadır. Bu durumda hasta ve tabii ki yakınları ile konuşmak ve bekletilerini öğrenmek ve yapılacak cerrahi tedavi hakkında ve sonrası açısından detaylı ve anlaşılır bilgiler vermek mutlaka gerekmektedir.
Ayrıca tedaviye karar verme de kemiklerin matürite derecesini mutlaka incelemelidir. Kemik matüritesinin sonu olduğu tespit edilirse genellikle ağrınında azalıp geçebileceği düşünülebilinir. Ancak kozmetik(görüntü) açısından iyileşme beklenmemelidir.
Yapısal kamburluk, kişinin ayakta dik duruş sırasında dahi 55 derecenin üzerinde olan ve çoğu zaman altta yatan bir kemik ve/veya yumuşak doku patolojisine bağlı ortaya çıkan kamburluktur. Bu kamburluk doğuştan omurga anomalilerine (konjenital kifoz), bazı kemik hastalıklarına (iskelet displazisi, nörofibromatozis vs.), omurga enfeksiyonu (omurga tüberkülozu vs.) veya omurga kırıklarına bağlı omurların hasar görmesine bağlı ve çeşitli sinir-kas hastalıklarına bağlı olabilir.
“Ankilozan spondilit”(AS) romatolojik hastalıklar içinde omurgayı en çok etkileyen grubu teşkil etmektedir. Görülme sıklığı % 0.2 ile % 1.1 arasındadır . AS sakroiliak eklemde, tüm omurgada, büyük eklemlerde (diz, kalça, omuz) ve eklem dışında (entesit ve üveit) tutuluş yapar. Omurgada en çok sırt(torakal) ve bel(lomber) bölgesini etkiler. Hastaların en sık şikayetleri tüm omurga boyunca görülebilecek ağrı, eklemlerde sertlik(özellikle sabahları belirginleşen), hareket kısıtlılığı ve solunum sıkıntısıdır. Hastalarda artmış torakal kifoza sekonder(ikincil) lomber lordozda azalma, servikal lordoz da düzleşme görülür.


AS hastalarının çok az bir kısmında cerrahi gereklidir. Hastaların büyük kısmı medikal tedavi ve egzersiz ve spo aktiviteleri ile kontrol altında tutulabilinir. Düzenli kontrollerinde ağrı ve deformitesinde ilerleme olan hastalarda cerrahi düşünülmelidir. Stabil olmayan vertebra kırıkları, ilerleyen kifoza bağlı gelişen miyelopati(omurilik hasarı) ve ilerleyici spondilodiskit(enfeksiyon) kesin cerrahi endikasyonlardır.
Doğumsal (konjenital) kifoz kızlarda daha sık görülmektedir. Omurganın herhangi bir bölgesinde karşımıza çıkabilmektedir. Tek bir omur veya birden fazla omurda yapısal anomaliler nedeniyle kifotik bir açılanmanın oluşması veya mevcut kifozun artmış olması ile tariflenebilmektedir.

Cerrahi kararı verilmiş hastalarda birçok yöntem ile kifoz düzeltilmesi(rekonstrüksiyonu) mümkün olabilmektedir. Burada önemli olan hastanın ihtiyacı olan yöntemi tespit edip cerrahi planı iyi yapmaktır. Genellikle amaç kamburluğu tamamen düzeltmek değil, fizyolojik olarak olması gereken sınırlara çekerek, bu durumun korunmasını sağlayacak destekleri inşa etmektir.
