Omurga Tümörleri


Omurgamızı oluşturan kemik yapıların anormal çoğalması sonrasında oluşan kitle lezyonlarına “omurga tümörü” adı verilmektedir. Omurga tümörleri iki bölümde incelenebilmektedir.

1- Direkt kendi hücrelerinden kaynaklanan “primer omurga tümörleri
2- Vücudun diğer kısımlarında oluşan tümör dokusunun çeşitli yollar ile omurgaya ulaşması ve burada kitle oluşturması halinde “sekonder omurga tümörleri

Primer omurga tümörleri iyi huylu ”benign” veya kötü huylu ”malign” olabilmektedir. Sekonder omurga tümörleri ise malign karakterli kitle lezyonları olup, birincil bölgedeki hastalığın ilerlediği anlamını taşıyabilmektedir.

Ağrı en belirgin ve genelde ilk bulgu olarak karşımıza çıkar. Boyun, sırt, bel, kuyruk sokumunda etrafına yayılan, geceleri artabilen ve aktivite(hareket) ile çoğalan ağrı yakınması uyarıcı olmaktadır.

Hastada son zamanlarda meydana gelen istenmeyen ve sebepsiz kilo kaybı da önemli bir belirti olabilmektedir.Kemik yapıdaki tümör çevre dokulara özellikle omurilik ve sinir köklerine bası yapar ise, nörolojik yakınmalar da ortaya çıkmaktadır. Aşağıda kısaca sayılan yakınmalar,  hızlı veya yavaş gelişimle hastaların karşımıza gelmesine neden olmaktadır.

1- Kol ve bacaklarda uyuşma, kuvvet kaybı, ellerini kullanmada zorlanma ve beceriksizlik
2- Bacaklardaki kuvvet kaybına bağlı olarak ayağa kalkmakta, ayakta durmakta ve yürümede zorlanma
3- Mesane fonksiyonlarında çeşitli sıkıntılar( idrar yapma da zorlanma, idrar kaçırma vb )
4- Büyük abdest ile ilişkili problemler


 
  

Hasta doktora başvurduğunda önce hastanın detaylı hikayesi (anamnez) dikkatli bir şekilde dinlenmeli , detaylı ve titiz muayene ile hastanın klinik durumu değerlendirilmelidir.

Hekime yardımcı tetkikler de, tanı açısından önem taşımaktadır. Bazı kan tahlilleri yapılması tümör belirteçlerini değerlendirmek için gereklidir.

Ayrıca hasta da detaylı bir sonuca ulaşmak için, günümüzde kolayca ulaşılabilen görüntüleme yöntemleri mevcuttur. Direkt grafi, omurga bilgisayarlı tomografisi(BT), manyetik rezonans görüntüleme(MRG), sintigrafi, PET-CT( özellikle sekonder omurga tümöründen şüphe edilmekte ise) bu yöntemler arasındadır.

Hastada kanser hikayesinin mevcut olması, ileri düzey tetkiklerin yapılması gerekliliğine işaret etmektedir. Omurga tümörü tanısına ulaşıldı ise, bundan sonraki adım, patolojik tanı olmaktadır. Eğer hastada tümörün yaptığı basıya bağlı çeşitli kısmı veya tam felç, uyuşma vb gibi nörolojik problemler mevcut ise hastanın acil olarak operasyon açısından değerlendirilmesi gerekmektedir. Eğer cerrahi operasyon ile iyileşme temin edilebilecekse hızlı olmak, hastanın iyiliği açısından son derece önemlidir.

Nöral dokularda bası yok ise, kemik dokuya sınırlı tümör mevcut ise, tümörün olduğu bölgeden biyopsi planlanmalıdır. Biyopsi parçasından elde edilecek patolojik sonuca göre hastanın tedavisi yönlendirilebilecektir.

Omurga tümörü omur gövdesinde kırığa neden olmuş, ancak omurilik ve sinir basısı yok ise, vertebroplasti veya kifoplasti gibi ciltten uygulanabilecek metodlar ile tedavisi mümkün olabilmektedir. Bu metodun uygulanması sırasında tümör dokusundan biyopsi alınabilmekte ve gerekebilecek onkolojik tedavinin de önü açılmaktadır.

Bu işlemler yapılırken, eğer bir başka dokudan omurgaya sıçrama düşünülüyor ise, birincil odak açısından da araştırma yapmak gerekir. Bu açıdan öncelikli olarak, akciğer, meme, prostat, karın içi organlar gözden geçirilmelidir.


Omurga tümörlerinin cerrahi tedavisi tümörün kısmen veya tamamen çıkartılmasıdır. Cerrahi kararı verilmesi sırasında, tümörün tipi, yayılımı, kötü-iyi huylu olması, kemoterapiye  veya radyoterapiye hassaslık, nörolojik risk oranı ve beklenen yaşam süresi gibi kriterler göz önünde bulundurulmaktadır. Bu kriterler değerlendirilerek risk-yarar oranları ve olası diğer tedavi seçenekleri hasta ile paylaşılmaktadır.

Bazı durumlarda onkoloji uzmanları ile hastanın durumu görüşülmelidir.  Konsültasyon ile bazı hallerde cerrahi tedavi öncesinde uygulanacak onkolojik tedavi sayesinde cerrahi tedavinin başarı şansı artabilmektedir. Ayrıca onkoloji hekiminin de hastadan haberdar olması sayesinde ameliyat sonrasında gerekecek onkolojik tedaviler daha erken ve etkili planlanabilmektedir.

Tümörün kendisinin veya yapılacak cerrahinin omurgada yaratacağı harabiyet ve buna bağlı gelişen anormal hareketlilik değerlendirilerek, omurganın metal implantlar( vidalar, kafesler vb gibi halk arasında platin adı verilen ve dünya ile birlikte ülkemizde de tıbbi kullanıma uygun malzemeler) ile tespiti gerekebilir. Bu girişimler omurganın önünden veya arkasından bazen de her iki taraftan yapılabilir.

Omurga tümörü ameliyatını yapan cerrah, ameliyat sonrasında gerekli kontrolleri ve çıkan patoloji sonucu ile hastayı, eğer gerekmekte ise onkoloji uzmanına yönlendirmeli ve devam edecek tedavisi açısından bilgilendirmelidir. Hastanın kontrolleri için belli süre aralıklarında omurga cerrahı ile irtibat halinde olması önemlidir.

Uygulanan cerrahi sonrasında hastanın mümkün olan en kısa zamanda hareketlendirilmesi ilk amaçlardandır. Bunun için çeşitli korse adı altında dış destekleri belli bir süre için kullanmak gerekmektedir. Ayrıca hastanın nörolojik durumuna göre rehabilitasyon programına da ihtiyaç duyulabilmektedir.

Sonuç olarak, omurga tümörü kompleks ve özellikli bir hastalıktır. Tedavisi uzun zaman alabilmektedir. Tedavisi sırasında multidisipliner bir yaklaşımla, geniş planda düşünmek ve hızlı hareket etmek gerekmektedir.